Ali bin Heytî hazretleri, birgün, Irak’ın Nehr-ül-mülk beldesinin bir köyüne gidip sahibini hiç tanımadığı bir evin kapısını çaldı. Misafir kabul edilmesini rica etti. Ev sahibi de bu yabancı misafiri kabul etti. Bir ara misafir, ev sahibine kapının önünde dolaşmakta olan tavuğu işaret ederek dedi ki:
“Bu tavuğu tutun ve benim yanımda kesin!”
Ev sahibi itiraz etmeyip, tavuğu kesti. Misafir yine dedi ki:
“Tavuğun karnını yarın!”
“Peki.” deyip karnını yardı. Bir de ne görsünler, altın boncuklardan yapılmış bir gerdanlık.
Meğer, ev sahibi, kız kardeşine altından bir gerdanlık hediye etmiş. Kız kardeşi de gerdanlığı iki gün önce kaybetmiş. Kızın beyi de ona demiş ki:
“Bu gerdanlığı bul, yoksa seni öldürürüm!”
Gerdanlık bulunmayınca, herkes üzüntü içinde o geceyi bekliyorlarmış. Bulununca, kadının suçsuz olduğu anlaşılmış ve herkes çok sevinmiş.
Ali bin Heytî hazretleri, Rezîrân’dan buraya kadar gelmesinin sebebini şöyle açıklamış:
“Kız kardeşinin temizliğini ve beyinin kötü niyetini açıklamak için, Rabbimden izin alarak buraya geldim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder