Ramazan-ı Şerif

Gittim; selâm verdim. Kalkmak sureti ile tazim edip selâmımı aldı. Kanatlarım açtı; cümle yer ve gök onun kanatlan ile örtülürdü. Benim yüzümü öptü. Şöyle dedi:

— Sana müjde., keza ümmetine de.. Yüce Hak, ümmetinin günahlarım af ve mağfiret etmek için onlara mübarek bir ay ihsan etti.

Bu ay ramazan-i şerif ayıdır. O ayı, bu gece sana ve ümmetine ihsan edecektir. Onun hürmetine ümmetin affolunur.

Ve., ben, bu gece bu büyük müjdeyi sana tebliğ için buraya gönderildim.

Gördüm ki: Önünde iki sandık duruyor. Her birinin üzerinde nurdan kilidi vardı. O meleğe sordum:

— Bu sandıkların içinde ne vardır?. Diyerek., şöyle anlattı:

— Bu sandıkların birinde, senin ümmetinden ramazan ayında oruç tutanlardan, taa ramazan ayı çıkıncaya kadar cehennemden azad olanların, taa, kıyamete kadar ramazan ayı içinde azad olanların azadlık beratları vardır.»

Bir başka rivayette ise, o meleğin şöyle anlattığı söylenir:

— Ramazan ayında her gün iftar vaktinde Yüce Hak oruç tutanlardan altı yüz bin kulu cehennemden azad eder; taa, cumaya kadar böyle.

Cuma günü olduğu zaman, gece ve gündüz yirmi dört saatinin her saatında altı yüz bin kulu cehennemden azad eder; taa, kadir gecesi oluncaya kadar.

Kadir gecesi olduğu zaman, ki o: Gecesi ve gündüzüyle yirmi dört saattir. Her saatında, ramazn-ı şerifin başlangıcından cuması ile beraber o geceye kadar, nekadar kul azad olunduysa.. o kadar kulu cehennemden azad eder.

Ramazanın son günü olduğu zaman, iftar zamanı, bütün ramazan ayında cuması ile, kadir gecesi ile beraber nekadar kul azad eylemiş-se.. o kadar kulu cehennemden azad eder.

İşte., tümden azad olanların beratları bundadır.

Resulüllah S.A.V efendimizin anlattıklarına geçelim:

—«Bu sandığın diğerinde de şu vardır ki; kıyamet günü ümmetinden yetmiş bin kişiye hesapsız azapsız cennet ihsan olunacaktır. İşte, bunlann beratları bu sandığın içindedir.

O yetmiş bin kişinin dahi her biri için, yetmiş bin kişi bağışlanacaktır; bu bağışlananlar, akraba ü taallukatmdan, tamdık dostlarından ve sair asi müslümanlardan yetmiş adam alıp hesapsız olarak, cennet ikramına nail olacaklardır. Bütün bunların beratlan bu sandıktadır.

Sana ve ümmetine TUBA ya Resulellah.»

— T U B A.

Derken şu manayı anlatmak ister:

— Ya Resulellah, cennat-ı aliyat, içinde sayıya gelmeyen türlü türlü üstün nimetler, tuba ağacının zavki senin ve senin ümmetin ieifcdir.

Bu cümlede: Parça anlatılırken, bütün murad edilmektedir; mecazdır. Yani: TUBA anlatılıp, bütün cennat-ı aliyat ve nimetleri murad olundu.

Üstte anlatılan mana: TUBA, cennette bir ağacın ismi olduğuna göredir. Amma, TUBA EYTAB kelimesinin müennesidir. Buna göre mana şöyle olur:

— Dünyada güzel hal, beğenilen bir geçim tarzı, hayırlı amelle geçen uzun ömür, ömür tamam olunca da iman nuru, kelime-i irfan (kelime-i tevhid) ile emaneti teslim etmek, kabirde Münker Nekirin suali kolay olması, kabrin cennet bahçesi haline gelmesi sonunda rahatlık, mahşer günü hamd sancağı altında ve büyük arşın gölgesinde türlü türlü nimetlere ermek, kitabı sağdan almak, hesabın kolay olması, ilk geçenlerle sırat köprüsünü geçmek, Allah'ın fazlı ile meccanen doğruca cennete girmek, orada lezzetlerin en azizi olan cemal müşahedesine ve Allah'ın cemalini müşahedeye nail olmak sureti ile merama kavuşmayı sana ve ümmetine müjdelerim.

Resulüllah S.A.V şöyle buyurdu:

—«Bundan sonra bir melek gördüm. Horoz suretinde idi; beyaz inciden yaratılmıştı.

Bu meleğin sağında yetmiş bin kanadı vardı; solunda da yetmiş bin kanadı vardı. Her kanadında da yetmiş bin tüyü vardı inciden. Yetmiş bin tüyü de yakuttandı. Yetmiş bin tüyü de kızıl altındandı. Yetmiş bin tüyü de gümüştendi. Yetmiş bin tüyü de, misktendi. Yetmiş bin tüyü de kâfurdandı. Yetmiş bin tüyü de anberdendi. Yetmiş bin tüyü de zafirandandı.

Onun boyu arştan, yedi kat yerin dibine kadardı.

Onun her kanadında şu yazılmıştı:

— Rahman Rahim Allah'ın adı ile.. Allah'tan başka ilâh yoktur; Muhammed Allah'ın Resulüdür. Her şey helak olacaktır; Vahid Kahhar Allah'tan başka..

Her namaz vakti geldiği zaman; o melek başını kaldırır:

— Azim Allah'ın adı ile., ona hamd olsun.. Diyerek teşbihle meşgul olur. Onun teşbihi şuydu:

— Sübhansın Allahım.. Şanın nekadar yüce..

Bundan sonra, kanatlarını birbirine vurur; onun bu vuruşundan acaip sesler çıkar.

Hiç yorum yok: