İmam-ı Rabbani' nin torunu Şeyh Seyfüddin'den özel yolun tarikat ve emanet hırkasını giydiler.
Zahir ilimlerinde derya... Batında hakeza... İstiğrak ve cezbeleri o halde idi ki, bu haller üzere on beş yıl kendinden geçmiş yaşadılar.
Sünnete o kadar bağlı idi ki, bir gün helaya girerken evvela sol ayağını atacağına, nasıl olmuşsa sağ ayağını atmış, işte bunun ağırlığını tam üç gün üzerinde hissetmiş...
Bir kaç günlük yiyeceğini kuru ekmek halinde kendi elleriyle yoğurur, pişirir ve saklar. Açlığı dayanılmaz dereceye çıkınca, o kuru ekmekten bir parça koparır yer, ve sonra nefsinin tekrar "açım" diye çığlık basacağı ana kadar devam ederdi..
Devamlı murakabe halinde kalmaktan elleri iki büklüm. Bir gün iki kişi Şeyhi imtihan kastı ile huzura çıktılar ve kasıtlannı gizleyerek kendilerinden irşat halkalarına kabullenmelerini istediler. Büyük Şeyh cevap verir:
-"Siz önce içinizi ve niyetinizi temizleyin, ondan sonra irşat halkamıza girmeye bakın..."
H. 1135 yılında vefat eylediler.
Mübarek, orta boylu, esmer, çatık kaşlı, seyrek sakallı, nur yüzlüydü. Huzu ve Huşu'undan daima gözleri yaşlı idi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder