Ahiret gününe iman

Ahirete iman nedir?


Allâh’tan başka hiç bir varlık ezeli ve ebedî değildir. Hepsi de Allâh’ın yaratmasıyla sonradan meydana gelmiştir. Sonradan yaratılan şeylerin bir de sonu vardır. Dünyanın da sonunun gelip düzeninin alt üst olmasından yani Kıyametin kopmasından sonra Allâh’ın emriyle bütün canlılar tekrar diriltilecektir. Buna öldükten sonra tekrar dirilme denir. İnsanlar dünyada yaptıkları şeylerden sorguya çekilecek, haklı haksız ayırt edilecek, kimin kimde hakkı varsa alınacak, herkes dünyada yaptığı iyilik ve kötülüğün karşılığını mutlaka görecektir. İşte bütün bunlara inanmak iman esaslarındandır.

Ahirete inanmayan kişi, Kurân ayetlerini de inkar etmiş olacağından dinden çıkmış olur:

"….Ey iman edenler! Allah'a,peygamberine,peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı,meleklerini,kitaplarını ,peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur." (Nisa:4/136) ayeti bunu açıkça belirtmektedir.

Kabir hayatı nedir?


Ölümle başlayıp yeniden dirilmeye kadar devam edecek hayata kabir hayatı denir. Kabir hayatı, "Berzah" diye de adlandırılır. Hz.Peygamber, "Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse o duraktan kurtulursa, sonraki durakları daha kolay geçer. Kurtulmazsa, sonrakileri geçmek daha zor olacaktır." (Tirmizi, Zühd 5;İbn Mâce, Zühd 32) buyurarak ahiret hayatının ölümle başladığını bildirmiştir.

İnsan öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir adında iki melek kendisine gelerek "Rabb'in kimdir?", "Peygamberin kimdir?" "Dinin nedir?" diye soracak, iman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevaplar verecekler ve kendilerine cennet kapıları açılarak gösterilecektir. Kafir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremeyecek, onlara da cehennem kapıları açılarak cehennem gösterilecektir. Kafirler ve münafıklar kabirde acı ve sıkıntı içinde azap görürlerken müminler nimetler içerisinde mutlu ve sıkıntısız bir hayat süreceklerdir (bk. Tirmizî, Cenaiz, 70). Kabir azabı ve nimeti ile ilgili olarak Kur'an'da ve sahih hadislerde çeşitli bilgiler bulunmaktadır.

Ruh göçü (Reenkarnasyon) ve İslam'daki yeri nedir?


Tenasuh, reenkarnasyon, hulûl kavramlarıyla da ifade edilen ruh göçü, ruhların beden değiştirerek dünyaya tekrar tekrar gelmelerine inanmaktır. Ruh göçü inancı, Hindistan ve Çin’in büyük bir bölümü başta olmak üzere dünyanın bazı bölgelerinde varlığını sürdürmektedir. Bu inanca sahip olanlara göre, ruhun bir defa dünyaya gelmesiyle evreni tanıması mümkün değildir. Bunun için bir beden ölünce ruhu, başka bir bedene geçer. Bu yeni bedende ruh öncekine oranla daha da olgunlaşır. Söz konusu intikal her ömrün sonunda başka bedende ve varlıkta gerçekleşebilir. Nitekim su, bulut ve gök gürültüsüne dönüşüyor. Yumurta kuş biçimine geliyor. Palamut, meşe ağacı oluyor. Odun ateş ve kül halini alıyor.

Tenasüh inancı İslâm'la bağdaşmaz. İslam inancına göre ruh, ezelî olmayıp sonradan yaratılmıştır. O, bedenin tamamlayıcısıdır. Ölümle bedenden ayrılan ruh, tekrar başka bedenlerle dünyaya gelmeyecek, ahirette beden yeniden yaratılınca ruh tekrar ona iade edilecektir. Dolayısıyle dünyadaki ameline göre mükafat veya cezaya muhatap olacaktır. Kur’ân’da ruh göçünün olmadığı kesin olarak ifade edilmektedir: “Nihayet onlardan birine ölüm gelince: ‘Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım' der. Hayır! bu sadece onun söylediği boş bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.” (Mü’minûn 23/99-100).

Hiç yorum yok: